27 Temmuz 2008
Nereden Nereye.......
Bugün, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 84. yıldönümü. 84 yıl önce esaret ve zillet belgesini yırtarak, özgürlük ve bağımsızlık tapusunu cebimize koyduk ama, aradan geçen yıllar bizi nereden nereye getirdi?
Sayın Başbakan'ın çok sevdiği bir sözdür bu. Uzun konuşmalarını genellikle "Nereden nereye" diyerek bitirir.
Evet, nereden nereye?
Gülsev Eyüboğlu, bu sorunun cevabını o kadar güzel vermiş ki:
"Birinci Cihan Savaşı sona ermiş ve 'Dünyaya özgürlük demokrasi' getirmek için cansiperane topyekun savaşan İtilaf Devletleri (AB, İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya..vb..) yenilgiye uğrattıkları devletlere 'Özgürlük ve Demokrasi' yerleştirmek için ikili anlaşmalar yapmaktadırlar(!)
Ortak akıl mitingleri
Bu bağlamda savaşa Almanya'nın müttefiki olarak giren Osmanlı Devleti ile de 30.Ekim 1918 Mondros Anlaşması imzalandı. Oysa Osmanlı Devleti aslında karşı taraf olarak savaşa girdiği İtilaf Devletleri ile Avrupa Birliğine katılmak amacıyla 1839,1856 yıllarında Islahat ve Tanzimat Fermanları diye anılan anlaşmalarla devam eden 'sosyal, ekonomik, askeri, eğitim, sağlık, tarım ve hukuk' alanlarında tam işbirliği içindedir. Mondros Anlaşması imzalandığında da bu işbirliği devam etmektedir!
Bir nevi 'Özgürlük ve Demokrasi' getirilmek amacıyla taraflarca imzalanan 30 Ekim 1918 Mondros anlaşmasının hemen ertesi günü; Osmanlı Padişahı VI. Vahdettin ve Damat Ferit Paşa yönetimindeki Osmanlı Hükümeti, Mondros anlaşmasını uygulamak için harekete geçtiler.
Padişah ve Damat Ferit Paşa'ya yakınlığı ile bilinen bu büyük 'Demokrasi ve Özgürlük' anlaşmasını desteklemek için hemen;1915 yılında "Hürriyet ve İtilaf Partisi" yapılan 'Ermeni tehcirini'' kınamak için 'ortak akıl mitingleri' düzenlediler!
Boğazlıyan Kaymakamı asıldı
Bu şiddetli mitingler üzerine,Padişah ve Damat Ferit Paşa Hükümeti 'Ermeni tehciri sorumlularını (!)' cezalandıracaklarını ilan ettiler. Aslında, Ermenilere tehcir sırasında her türlü zalimliği yapan (!) devlet içinde yuvalanmış bu Ergenekon çetesi: İstanbul basını tarafından tüm ayrıntılarıyla zaten 30 Ekim Mondros Anlaşması'ndan önce ortaya çıkarılmıştı. İstanbul basınının sorumlu gazetecilik yaparak belgeleriyle ortaya çıkardığı bu çetenin mensuplarından Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey tutuklandı. Çok adilane bir yargılama sonunda(!) 9 Nisan 1919 günü idam edildi.
Ancak, devlete ve hükümete başkaldıran şer odakları ulusalcı isyancılar (ki bu şer odakları taa.. kökleri 1856 lara dayanan Avrupa Birliği'ne girme fermanlarına da şiddetle karşı çıkıyorlardı) mitingler yaptılar. Bu mitingler üzerine Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in yargılanması ve mahkeme kararının kanunlara uygun olduğu fetvasını çıkardı."
Gülsev Eyüboğlu'nun ilginç mektubunu aktarmaya yarın devam edeceğiz.
--------------------------
İşgal yılları gibi..
------------------------
Lozan Barış Antlaşması'nın, yani Türkiye'nin bağımsızlık senedinin imzalandığı 24 Temmuz 1924'ten bu yana geçen 84 yılda nereden nereye geldik?
Lozan'dan önceki zillet ve esaret, bugün de devam etmiyor mu?
Dünkü yazımızda, Gülsev Eyüboğlu'nun mektubuyla bu soruya cevap vermeye çalışmıştık.
Eyüboğlu, mektubunun bugünkü bölümünde, Padişah ve Halifelik Makamına ve hükümete karşı gizli çeteler kuran Ergenekonculara karşı nasıl mücadele edildiğini anlatıyor:
"Osmanlı Devleti'ne karşı bölücü yıkıcı faaliyetlerde bulunan bu isyancı Ergenekon çetesine karşı mücadelede hükümete, müttefik güçler de çok yardımcı oluyorlardı.
1) Müttefik güçler tespit ettikleri 36 çete mensubu teröristin hemen tevkif edilmelerini istediler.
2) Hükümet Başkanı Damat Ferit Paşa da ayrıca 22 Ergenekon çetesi mensubunu Divan-ı Harb'e verdi.
3) Divan-Harp Mahkemesi; 5 Temmuz 1919 da Almanya'ya kaçan teröristleri (!) idama ve çeteye yardım yataklık eden sabık Şeyhülislam Musa Kazım Efendi'yi sürgüne mahkûm etti.
4) Ancak bu arada tevkif edilen çok sayıda Ergenekon çetesi mensubunun hapisten kaçırılma şüphesi taşıyan Damat Ferit Paşa ve hükümet; tevkif edilen 67 terörist ve çete üyesini (ki bunlar arasında bürokratlar, gazeteciler de vardı) 28 Mayıs 1919 da önce Mondros şehrine, oradan da Malta'ya sürgüne gönderdi.
Kim dinler "akil adamlar"ı
5) Devletin başı Padişah VI. Vahdettin; tüm bu olanlar için 'Sükun ve Asayiş' içinde kalınmasını emretti. Bu maksatla devreye "Akil Adamlar"ın girmesini istedi.Padişah emri üzerine hemen 'Heyet-i Nasihat' heyetleri kuruldu. Bu 'Heyet-i Nasihat'ta görevli akil adamlar; Trakya'ya ve İzmir'e gönderildiler. Ancak işgal altında olan İzmir'de iktidarın akil adamları çoğunluk tarafından dinlenmedi.Çünkü oralarda da Ergenekoncu çeteler vardı. Barış ve kardeşlik için gelen 'Müttefik Devletler Güçlerine'(!) karşı, devletin çıkardığı kanunları yok sa***** mukavemet ediyorlardı.
6) 'Demokrasi ve Özgürlük' için İzmir'e gelen müttefiklere yardımcı olması gerekirken (çünkü hükümet barışı sağlamaya gelen dostlarımıza (!) her konuda yardımcı olunmasını emretti) İzmir Vali ve Komutanı Nurettin Paşa; devleti yıkmak için faaliyet yapan şer odağı terör örgütü ne yardım ettiği şüphesiyle İstanbul İngiliz Komiseri'nin isteği doğrultusunda görevden alındı.
"Tüm Anadolu'yu işgal ederiz"
7) Osmanlı Devleti'nin Padişah ve İslam âleminin Halifesi Vahdettin Hazretleri'nin emrettiği 'Sükûn ve Asayiş' fermanına istinaden, İstanbul da görevli ABD Komiseri General Milne' nin isteği üzerine, bu sefer 14 Mart 1919' da Erzurum 9.Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa İstanbul'a geri çağrıldı. Hükümet tarafından gönderilen çağrı emrinde 'Eğer Yakup Şevki Paşa çağrı emrine uymayıp Erzurum'dan ayrılmadığı takdirde müttefik orduları, özgürlük ve barış anlaşması Mondros gereği bütün Anadolu'yu işgal edecektir' yazıyordu. İstanbul'a dönen Erzurum 9.Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa; Haydarpaşa Tren Garı'nda 'Görevdeyken gizlice hükümet aleyhine isyancı çete üyeliğine karıştığı ve görevinin sorumluluk alanı içinde olan Güneydoğu Anadolu'da Ermenilere zulüm yaptırdığı' (!) için İngiliz askerleri tarafından yakalanarak tevkif edildi."
Gülsev Eyüboğlu'nun mektubu bitmedi.
------------------------------------------
İşgal ve çeteler
--------------------------------------------
Bugünkü Türkiye'nin, işgal yıllarındaki Türkiye'den farkı var mı, yok mu? Gülsev Eyüboğlu, mektubun üçüncü ve son bölümünde, bu soruya cevap veriyor:
"1)İngilizlerde Mondros Anlaşması'na istinaden 9.Mart 1919 da Samsuna asker çıkardılar. Çünkü bu şer Ergenekoncu çeteler orada yaşayan Rum ve Ermenilere karşı zalimlikler yapıyor (!) Bu masum Rum ve Ermenileri (!) isyancı çetelere karşı korumakta Osmanlı güvenlik güçleri yetersiz kalıyordu(!)
2) Karargâhı Nusaybin ve Havalisi olan 6.Ordu Komutanlığı da zaten 09 Şubat 1919 da İstanbul Komiseri General Albeny'nin isteği üzerine kolordu düzeyine çevrildi.
3) İstanbul da bulunan müttefik devletleri komiserleri; aslında İstanbul'da işgal için değil, Osmanlı Devleti'yle imzalanan 'özgürlük ve demokrasi' anlaşması Mondros Mütarekesi'ne istinaden Osmanlı Devleti ve Hükümetine yardımcı olmak amacıyla oradaydılar (!) Fakat çoğunluğu ordu içinde olan subayların bu çete kurma hareketleri sunucu ilerde mecburen İstanbul'u işgal edeceklerdi.
Çeteleşen şer odakları (!)
4) Zaten Osmanlı Hükümeti de, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi gereği 24 Kasım 1918 de başlattığı 'Devlete karşı isyan eden hükümeti devirmek' kastıyla devlet içinde çeteleşme oluşturan dünya ile bütünleşmek için müttefiklerle yapılan anlaşmalara karşı çıkan çetelere karşı başlattığı mücadelede başarılı olamadığı için; mecburen (!) 'Mondros Mütarekesi' gereği; müttefikler itilaf devletleri tarafından fiilen 16 Mart 1920 de işgal edildi.
5) Medeni dünyayla ve Batılılarla bütünleşmek amacıyla 1856 dan beri uğraşan Osmanlı Devleti hükümetleri ve son dönem hükümeti; basının da ortaya çıkardığı kökleri 10 Ocak 1913 lere kadar dayanan ve Osmanlı Devleti'ni istikrarsızlaştırmak,mevcut hükümeti yıkmak için -içlerinde yüksek ordu komutanlarının da bulunduğu- çete kuran (terör örgütü) şer odaklarına karşı 24 Kasım 1918 de başlattığı tüm tevkiflere rağmen başarılı olamadı.
İşte böyle..
SIRRI YÜKSEL CEBECİ..
Yoruma gerek varmı? :(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder